31 Mayıs 2010 Pazartesi

BAŞLATMAYIN POLYANNANIZA

Aşığım;
Bana seni hatırlatabilecek her şeye.
Pisliğe hatta.
Çamura.
Kabuk bağlamadan yeniden üstüne düştüğüm yaralarıma.
Yağmur kokusuna en çok.
Bakkaldan ekmek almaya gidip yarısını bitirip eve dönmeye.
Babamdan dayak yiyip evden kaçma hesapları yapmaya.
Annemi kandırıp okula gitmemelere.
Aşığım hastasıyım bağımlıyım.

Büyüyünce büyük adam olacaktım.
Hafta sonu saçma sapan bir parkta karı kız bakacaktım işte…
Olmadı kahveye gidecektim babam gibi.
Evet evet kahveye gidecektim
Sonra saatlerce gelmeyen bir iskambil kağıdı için paralayacaktım kendimi.
Çok ciddiyim böyle olmalıydım ben.

Elektrik kesilince ellerimle güvercin uçururdum kapkara duvarlarda halbuki
Bu kadar umutsuz değildim ben
Çaresizliğimin sebebi bana hiç gelmeyen bir kağıt olsa gerek.
Hayal kurmaya başladığımda
Gerçekleşmeyeceğini anlayamayacak kadar geri zekalıymışım küçükken...
- safta denebilir benim için sevemedim gitti şu pollyanna denen sürtüğü -
Olmadı işte ne yapalım arkadaş diyesim var şimdi kendime de
İşte o zaman pollyanna denen sürtük kızar diye korkuyorum.
Olmayan ne diye gelen sorular oluyor ara sıra.
Olanları anlatmaya başlayınca işimi kolaylaştırıyorum.
’’Bu sefer çok organize geldik golü atmamız an meselesi topu kaptırdık ve golü yiyoruz’’ diyor hayatımı anlatan spiker nedense her zaman
“yüzde yüz gol pozisyonu kemalettin vuruyor taç” gibi
değişik fantezileri de oluyor hayatımın.
Olmayınca olmuyor işte başlattırmayın şimdi pollyanna’ya...
Omadı işte…
Uçlu kalem aldığım için -ilkokulda- kızmıştı bana öğretmenimiz
Oysa lisede alay etmişti fizik hocası açacak aradığım için yazılıda.
O ara anladım dengesizliğimi
Fazla kalemi olan var mı?
Çocukken kumdan kaleler yapardım hafta sonları gittiğimiz deniz kıyısında.
Kum tanesi kadar küçüleceğim gelmezdi aklıma yıllar sonra
Hiç küçümsemedim de onları.
Acaba benden başka var mı her tanesini seven?

Bir yağmur damlası gibi yere düşüp savrulduğumda dört bir yana büyüdüğümü anladım
Yağmurlarımı biriktirip sel oldum kendimce
Hep bodrum katında yaşadığım hayatımın içine aktım bir gece yarısı.
Kendimi boğdum manasız kelimelerin içinde.
Hep anlamsız insanlara takıldı gözlerim.
Kumdan kalelerimi yıkan yüzler tanıdım.
Çocukluğuma uzak gereksiz şehirlerde
Gereksiz yaşayacağımı anladım kısacası.

Sen hiç bir aynanın karşısına bir ayna daha koyup aralarında kendine baktın mı?
Arada kalmak ne kadar zor durumda bıraktı anladın mı ?
Hiç olduğunu gördün mü iki aynanın arasında?
Derine indikçe daha dikkatli bakınca aslında olmadığını farkettin mi ?
Ağladın mı bunu görünce?
Üçledin mi aynaları?
Arttığını gözlemlediğinde karma karışık olup kararsız kaldın mı ölümle yaşam arasında?
Arkamda ölüm
Önümde çocukluğum
Arada kalmışlığın ezik halidir şu an yaşadığım.
Aşığım ben çocukluğumu geri getirebilecek her şeye.
Anlamına hayatın saçma sapanlığına.
Arada kalmışlığına zamanın ve ıslaklığına bakışların.
Ah nerde benim yağmur damlası çocukluğum?
Parçalanıp sokaklarda sel olacaktık diğer çocukluklarda

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder