31 Mayıs 2010 Pazartesi

REKLAMLAR

Geri dön sensizlik yürürken sakız çiğnemekten daha zor
sen yeterki gel
her akşam eve bedava kola gelmesede olur
kalbim ayşe teyzesi gibi carttt etti
seni uzun süredir bulamadım
googleden sordum bilmedi
hacker ana yı çaresiz bırakan hadi geri gel
fillerin yüzüme değimesi hiç hoş olmuo
sen yeterki gel
karamel yerken masayı sallamanı bile umursamıyorum
hiç farketmez ara vermesende olur
böyleside yeter
sen yeterki gel
açlığımı ikramla da yatıştırırım
negrolarımın hepisini al hepsi senin olsun
içdiğin güzel çorbanın sırrı bizim çorbaydı
ayrıca kahvaltıda yediğimiz yağda terem yağdı
bütün sırlarım senin olsun gel
kalbim benecol kullanmak zorunda bırakma beni
çokomilk kimin umrunda aklımdan çıkmayan sensin
seninle ilk tanıştığımız günü hatırlıyomusn
yolda çarpıştık eti brownim yere düşmüştü
sen eti brownimi aldın bende kitaplarını topladım
reklam gibi yani
gittin gideli çamlıca bile ayıltmıyo beni
albeni yemek için senden başka sebebim kalmadı
beraber yediğimiz ve ismini sürekli unuttuğum şekerlemenin tadı hala
aklımda
didom diil sen gelsen yeter
dido diye seni çağırsam gelirmisn

hadi dön
bi biskrem versem dönermisn
dolgulu çubuklu hemde
dön
bak bütün son rondolarımı sana ayırdım

İÇ AÇILARIM

Seni bulduğum yere götürecek bir ayna aradım.sen bakmasanda Hala aynaya kırmızı bakıyorum .kilometrelerce öteden düşen gözyaşlarımı duyabiliyor musun. hıçkırıklarımın boğazında düğümlendi gözyaşlarım.Hıçkırsam gidersin, hıçkırmassam ölürüm. Aklımın sadece bi ucunu ve yüzümün diğer yanını sende bıraktım.yüzümün yarısıyle hep yarım öyküler anlatırım.peki ya sen yarım dudaklı bi adamı öpmek istermisin.Bensiz Daha fazla uyuma lütfen.en karanlık gecemde bile sensiz uyayamıyorum.herkes "herşey yolunda" diyor ama ben hala gözlerimi kapatamıyorum. Bu günbatımı değildi bizim sonumuz.Ağladığımı birtek yağmurlar gizliyor.peki ya siz güneşli günler.yatağımın altındamısınz hala. Güneş bir kezde bizim için batacak.sokaklar uyuduğunda biz tekrar hayal kırıklarımızı denize döküyor olacağız.itiraf et senin kadar sevilmedim.en çok televizyonda, sinemada, okulda, sokakta ve sende ağladım
gitarımın sesi kısık.masamın boynu bükük.sandalyemin sırtı dönük.yatağım bile artık sarılmıyor odunsu bedenime.
.çok fazla kanıyorum uzak durma benden.Nefesinin kokusu burnumu titretiyor,aşk iki de bir ellerimi tutmak istiyor.Bana ellerimi geri verme.tırnaklarım avuç içlerime batıyor.
Sana bi itirafta bulunuyorum. Seni hiç düşünmedim ! Sadece aklımdan geçirdim.
Eger düşünseydim çıkamazdım gene işin içinden.Bugün sana bi şiir yazıcam.Herkese okuycam.sonra seni bulucam.Kalbinin en karanlık odasına kitlediğin acıyı öpücem.cehennemi sevmekten başka elimde insanca kalan ne var ki.cehennemi ruhu hala üşüyenler için istiyorum, kendi kötülügümü istiyorum, son bir defa ara istiyorum
Kabuklarımız bile değişti aşkım.ama hala göremeyecek kadar sahteyiz.Lütfen...Benden kimseye bahsetme.. Nasıl sevdiğimi hayal ederler seni.Kıskanırım.Unut o'nu evlat diye yazdı reçeteme doktor sabah,öğlen,akşam aşk karınla....Haydi bir derin nefes daha al ve unuttuğumuz şarkının içinden bana doğru gel.Gözyaşların ellerime değiyor.ağlama!!İçimin tünellerinde yolumuzu kaybettik hayatım.el feneriyle dahi yol bulamadık.defalarca geldik buraya ama hala kayıbız.bağlıyız birbirimize ama önce sen gidiyorsun sonra hepimiz..sonra hepimiz..
göğsün cesaretten yanıyor mu diye sormuştum sana , oysa kış geliyomuş haberim yok,,,,bakıştı gülerek gözleriyle öperek ... bu öyle bir aşktı ki yok olmazdı ölerek.Sensiz köşeme çekilip yokluğunu kucaklasamda hala sırtıma kar yağıyor.

HATIRSIZ İŞKENCE

Silahıma aldığım son kurşunla aynı yataktayım elini sımssıkı tuttum.benden ayrılmaması için önünde ağladım.hatırsız işkencelerin nerdeler hepsini bi kum fırtınasında mı kayıp ettin gene yoksa.aynaya bakarken yuzumun diğer yanıda kırıldı ve bende bunuda görebilirdim gözüme parmak sokmana gerek yoktu.
Odamda birtek hayallerimin kırık parçaları ve bana psikolojisiz gülümseyen yuzunun silüeti kaldı.elimi birkez sallasam silebilirmiym butun bu şakayı.
Hüzünle dolu bavulumu kaldırım taşlarının altına sakladım aşkım.bigün benden hiç beklemediğin kadar sade ve sakin çıkıcam karşına.İşte o zaman avazını sırtıma yuklercesine seslenebilirsin bana.Nede olsa ben beceremiyorum sevgili.Ne olur alkışlamayın ben hala başaramıyorum.Kelimelerimin canı sıkkın her harf bi sitem sevmeyi beceremedin sevgili Çık artık şiirimden .bütün kahkahalarımı sırt çantanda sakla.parmaklarım kanayana kadar buğulu camlara adını yazdım.kirlenmesin ellerin.elimi en son sırrını tutar gibi tutma artık.yitemeden gitmen hiç birşeyi değiştirmezki biz artık istanbul kadar güzel değiliz.Rujunu parlak çantandan son kez çıkar buğulu camlardaki adının üstünü karala.bizim hikayemiz bu Ne varmış Ne yokmuşla başlayan bi varmış birden yokmuşla biten.Biz hep istanbuldan daha güzeldik.ve seni hiç kırmadımki kim uydurmuş olabilir bu yalanı.kalp sızıntımı avuçlarıma yazdım.elimdeki kader kalıntılarınıda sokaktaki falcıya sattım..parmaklarım bunları yazdı sen her harfimi sil parmaklarımdan.içimde kalan en son nefesimle koşsamda aklımın peşinden , kalbime oturan koca şiiri affettim senide affederim sevgili…

SAKİN DENEME

Korelen aklımın hiçbir ucunu arkamda bırakmadım.bazen öylesine haklı hissediyorum ki kendimi savunmak bile çok sıkıc oluyor.sonu hiç olan yollarda arkamda diktatör vari iki gözle yeteri kadar olmayan iyimi arıyorum.düşürdüğüm kalp kıymıklarına basarak.bu rüzgarı kim geri çevirebilirdiki.her zaman bana bir şey vermen için beklerken teflon kalbim hiç bişey hissetmemiş oysa.Önce sevdiklerini öldüren bi katilim ben.tüm soğukluğumla yuruyorum.Aslında nasıl öleceğimi hiç düşünmemiştim fakat birden aklıma geldim.artık beynime bulaşan bu virüsle yaşıyorum.Nede olsa her şeyin sonunda hüzünsüz bir veda var.Artık ben oyun bozuyorum ateşimi yukselten bakışlarını toprağa gömüm ayakkabımla iz yapıyorum.bu kusursuz karmaşada yılan gibi kıvrılan otoyol ışıklarını rehber olarak seçtim. hatırlamak dışında bir mucizem yok. birşeye inandım. birşeye ve sadece bir kere ağlayarak dansettim. nerem varsa insan kalan... işte orasi acitiyor. bir dilenci gibi yalvariyorum yine de yanit vermiyor aynalar... bir dilenci gibi yalvarıyorum yine yanıt vermiyor sözcükler.. sözcükler bana kazık attı. yüzünü, geçen yaz denizden çaldığım taşla tem yoluna çizdim. göğsün cesaretten yanıyor mu diye sormuştum sana , oysa kış geliyomuş haberim yok,,,,bakıştı gülerek gözleriyle öperek ... bu öyle bir aşktı ki yok olmazdı ölerek…Depremde kurtarılacak ilk şeydi bakışların ama sen kanımı taşıyan bardağı devirdin.ama merak etme ölmüyorum…

GAZLA BENİ İLHAM

Hafif makyajlı cümlelerle konuştum.palyaço vari cevaplar aldım.çok sıradan bi mucizeydi inandığım her an olabilecek kadar basit.ölüm kadar doğal bi okdarda uzaktı düşündüklerim.vucut sıcaklığımı buzlarla soğutmayı denedim.kafamı suya sokup avazımı içimden kovdum. kirpiklerim gözlerime batana kadar ağladım.arkandan sallayacağım mendili kullanarak,hıçkırarak,yutkunarak.ıslak çimen kokusu ve yağmur sonrası toprak kokusunu çektim içime.bir nefesde çıktım sokağa. sırılsıklam olurcasına yurudum renksiz sokaklarn ucuz kaldırımlarında.kulağımda hep aynı tını vardı.”ah burada olsan çok güzel hala istanbulda sonbahar”.silüetin yanımdayken yazdıklarımı bir türlü beğenemiyorum bu defterimde yırtılmaya hazır son yaprak.gazla beni ilham.unutmaya bu kadar yakınken yarıda kalmamalı hiç bir şey.hatırlamamalı seni kalbim.hatırlama
sinirimi bütün yükümü verircesine aşağıya bastırdım. hatırlamak dışında bir garipliğim yok ama sana unutkanlığımı kullanarak en büyük intikamımı hazırladım.avucunda sımsıkı tuttuğun gülü çekip alırcasına alıcam kendimi ait olmadığım yerden.verdiğim her şeyi faizle geri alıyorum. canıma attığın ısırığı emerek geçirdim gecelerimi.avuç içimi duvarla öpüştürerek kurtuldum elimin terinden. Hiçbir şey güzel bitmeyen bir şey kadar hayal kırıklığına uğratmazmış.ama dediğim gibi ben teflon bir kalbe sahibim.

BAŞLATMAYIN POLYANNANIZA

Aşığım;
Bana seni hatırlatabilecek her şeye.
Pisliğe hatta.
Çamura.
Kabuk bağlamadan yeniden üstüne düştüğüm yaralarıma.
Yağmur kokusuna en çok.
Bakkaldan ekmek almaya gidip yarısını bitirip eve dönmeye.
Babamdan dayak yiyip evden kaçma hesapları yapmaya.
Annemi kandırıp okula gitmemelere.
Aşığım hastasıyım bağımlıyım.

Büyüyünce büyük adam olacaktım.
Hafta sonu saçma sapan bir parkta karı kız bakacaktım işte…
Olmadı kahveye gidecektim babam gibi.
Evet evet kahveye gidecektim
Sonra saatlerce gelmeyen bir iskambil kağıdı için paralayacaktım kendimi.
Çok ciddiyim böyle olmalıydım ben.

Elektrik kesilince ellerimle güvercin uçururdum kapkara duvarlarda halbuki
Bu kadar umutsuz değildim ben
Çaresizliğimin sebebi bana hiç gelmeyen bir kağıt olsa gerek.
Hayal kurmaya başladığımda
Gerçekleşmeyeceğini anlayamayacak kadar geri zekalıymışım küçükken...
- safta denebilir benim için sevemedim gitti şu pollyanna denen sürtüğü -
Olmadı işte ne yapalım arkadaş diyesim var şimdi kendime de
İşte o zaman pollyanna denen sürtük kızar diye korkuyorum.
Olmayan ne diye gelen sorular oluyor ara sıra.
Olanları anlatmaya başlayınca işimi kolaylaştırıyorum.
’’Bu sefer çok organize geldik golü atmamız an meselesi topu kaptırdık ve golü yiyoruz’’ diyor hayatımı anlatan spiker nedense her zaman
“yüzde yüz gol pozisyonu kemalettin vuruyor taç” gibi
değişik fantezileri de oluyor hayatımın.
Olmayınca olmuyor işte başlattırmayın şimdi pollyanna’ya...
Omadı işte…
Uçlu kalem aldığım için -ilkokulda- kızmıştı bana öğretmenimiz
Oysa lisede alay etmişti fizik hocası açacak aradığım için yazılıda.
O ara anladım dengesizliğimi
Fazla kalemi olan var mı?
Çocukken kumdan kaleler yapardım hafta sonları gittiğimiz deniz kıyısında.
Kum tanesi kadar küçüleceğim gelmezdi aklıma yıllar sonra
Hiç küçümsemedim de onları.
Acaba benden başka var mı her tanesini seven?

Bir yağmur damlası gibi yere düşüp savrulduğumda dört bir yana büyüdüğümü anladım
Yağmurlarımı biriktirip sel oldum kendimce
Hep bodrum katında yaşadığım hayatımın içine aktım bir gece yarısı.
Kendimi boğdum manasız kelimelerin içinde.
Hep anlamsız insanlara takıldı gözlerim.
Kumdan kalelerimi yıkan yüzler tanıdım.
Çocukluğuma uzak gereksiz şehirlerde
Gereksiz yaşayacağımı anladım kısacası.

Sen hiç bir aynanın karşısına bir ayna daha koyup aralarında kendine baktın mı?
Arada kalmak ne kadar zor durumda bıraktı anladın mı ?
Hiç olduğunu gördün mü iki aynanın arasında?
Derine indikçe daha dikkatli bakınca aslında olmadığını farkettin mi ?
Ağladın mı bunu görünce?
Üçledin mi aynaları?
Arttığını gözlemlediğinde karma karışık olup kararsız kaldın mı ölümle yaşam arasında?
Arkamda ölüm
Önümde çocukluğum
Arada kalmışlığın ezik halidir şu an yaşadığım.
Aşığım ben çocukluğumu geri getirebilecek her şeye.
Anlamına hayatın saçma sapanlığına.
Arada kalmışlığına zamanın ve ıslaklığına bakışların.
Ah nerde benim yağmur damlası çocukluğum?
Parçalanıp sokaklarda sel olacaktık diğer çocukluklarda

KENDİLİĞİMDEN BİR PARÇA YAZDIM

içimdeki o ufak çocuk...Yüreği cıvıl cıvıl,sağ ayağındaki çorabı yırtık.yuzuyse tozdan rengarenk olmuş...lastikden ayakkabıları nasılda güneş ışığını damgalamış bilemessin.bana sürekli kötü bi babası olduğundan bahsetti durdu...ağlamaktan gözleri kızarırmış.Üşürken kollarını hep tişörtünün içinde saklayıp, hayalleriyle düet şarkılar söyleyen.en sevdiği oyuncağı çamurdan yapılan ufak telsizcikler olan sesi titreyerek bana "Benim hiç oyuncağım olamadı.o yuzden beni en çok babamın aldığı pabuçlar sevindirirdi,birde annemin saçımı okşaması." dedi."neden böyle" diye sordu.neden böyle...
bilemedim.neden böyle...ama ben yapmadım dedim.biz yapmadık...bana tursil kutusundan çıkan misketlerini hediye etti.almak istemedim.artık onlara ihtiyacı yokmuş...Aldım...en güzeli beyaz, üstü mavi çizgili olanmış.en çok onu beğenirmiş...sustu..sustuk...hiç arkadaşıda yokmuş.belki arkadaş olabiliriz dedim..Güldü...Büyümek neden can acıtır die düşündük,yaşlanmak acaba bu yüzden mi çökertir insancıkları. ufuk çizgisini gösterdi ufak parmaklı, pis tırnaklı çocuk...hayallerini orda saklarmış.hayallerin ne kadar uzaksa, sana o kadar yakındır.dünya yuvarlak biliyorsun sen bunu..yılma.göz yaşların kirli yuzune yol yapmasın.çorabın sökük, buyudukçe aklın da sökülmesin...tırnakların kararmış varsın kirlensin..dizlerindeki kabuk yaralarını kopartmak çok mu kolay gelir...her yarayı koparıp atamazsın...atamıcaksın...
Sen oyunun dışında kalma.Kaldır güneşe başını...Arkana bakma sakın... ayağı kayan yıldız sen olma,Daha sert bas .rafadan gözyaşlarını ve akan burnunu son kez kolunda sil.bırak insanlar sokaklara tükürsün,bırak hayvanlar eziyet görsün,bırak insanlar acıma duygularını sonsuzluğa bıraksınlar ama annenin hıçkırmasına izin verme... artık uyumak uyutulmak istiyorum yada artık yaşlanmak belki.ama sen başka biri ol..başka biri yap beni..ben senim.ama sen ben olma çocuk...

HAYRANIM SİZE...

Pes de rakip tanımayan gençlik
elma dilim patates
Abimin ara pasları
gazetelerin verdiği karton evleri yapıştırmaya çalışırken balici olan nesil
evin en küçük çocuğu olmak
eşşek kadar olup hala çizgi film seyretmek
sobalı evde büyümüş çocuk
sobada kızaran ekmek
yastığın altına kolunu sokarak uyuyanlar
afrikada oynanan oyunlar
dantel sevmeyenler
pilli fotoğraf makinası
bmw 320i
kaybolan çay kaşıkları
iki eli doluyken elektrik düğmesini burnuyla açıp kapatan insan
ağızda patlayan şeker
ütüsüz giyinenler derneği
hiç normal arkadaşı olmayan insan
dell den başkası yalan
terli fenerbahçe forması
meybuz
Faber castell siyah
ingilizce küfürler
saç taramayanlar
44.5 numara ayakkabı
aynı şarkıyı üst üste 100 kere dinleme manyaklığı
bencil futbolcu
deplasman otobusu
çaprazdan ayakiçi plaseler
torrent den film indirmek
10 parmak yazamamak
Çubuk kraker ve dibi
dibi tutmuş pilav
Hattrick
golun adı asistin tadı
kuru ekmek soğan
spontane espriler
küçük esnaf
sınava son gece çalışmak
radiohead
sabah uykusu
öğlen kahvaltısı
deniz manzarası
paranoid android
çamurla heykel yapmak
90lar
prison break
taze ekmek kokusu
yağmurda yürümek
iki ekmek bi süt
şeftali suyu
Anne terliğinin tadı
radyodan maç dinlemek
patlıcan musakka
sütlü nuriye
çikolota kaymak
ezan sesi
ismini yazıp çıkmak
Baba harçlığı
burnunu koluna silen pasaklı çocuklar
kısık ses
müzik eşliğinde yolculuk
toplu kahkaha ayin
0.5 uçlu kalemi
Umay umay
Duran top golleri
çekirdeği bıkana kadar değil bitene kadar yiyenler
eti cin e bayılanlar
toplu organizasyonlar
çocuk ağlama sesine dayanamayanlar
otobusde yanındakiyle konuşmayanlar
tereyağı
çimenlerde yuvarlanmak
pastayı işaret parmağıyla test edenler
ranzanın üstü